8D Müzik Nedir? 8 Boyutlu Müzik Yapmak (Mono, Stereo, Binaural Kayıtlar)
Merhaba hoşgeldiniz.
Bir çoğunuzun duyduğunu düşündüğüm, son bir aydır, bir çılgınlıktır giden 8D Tunes adlı bir YouTube kanalının ortaya attığı, müzikte yeni bir evre dedikleri 8 boyutlu müzikten ben de nasibimi aldım ve bununla ilgili, işin aslının ne olduğu, bunun nasıl yapıldığının sorulduğu sorular ve video altı yorumlar gördüm.
Sonrasında da öncelikle bu yalandan 8 boyutlu müziği nasıl açıklarım, iki harekette bir daw içerisinde dinleyenlerin şaşırdığı sonuçlara nasıl ulaşacağımızı anlatırım diye düşünürken,, işin temeline değinilmezse, anlamsız olacağını farkettim ve işi anlatmaya gaz ve toz bulutundan başlamaya karar verdim..
Şaka sadece 150 yıl önceye gidiyoruz 🙂
Dolayısıyla bu bölüm muhtemelen biraz uzun olabilir.
8 boyutlu müzik dinlemeden evden işe gidemeyenlerin, abi sen anlamamışsın iyi bir kulaklıkla bütün boyutlar duyuluyor sen bilmiyorsun diyenlerin, 3Dne ki, artık eskidi bu teknolojiler 5+1’ler dolby sistemler diye yükselenlerin müziğe yaklaşımlarını sorgulayacağız.
Yaklaşık 1 haftadır bu videoyla ilgili ne kadar detaya gireyim, ne kadar örneklendirmeyle, daha doğruyu yansıtayım diye düşünmekten ve sabahlamaktan kafamda, içime sinen bir taslak oluşturmakta zorlandım açıkçası..
amacım hem sıkmamak hem de keyifli bir bilgi içeriği oluşturmaktı.
sayfalarca taslak ve kayıt örnekleri hazırladım.. ses ile görüntüyü daha iç içe hissettirebilmek için boyutlandırmalarla ilgili videolar izledim, video projeleri hazırladım.
asıl duyurmak istediğim şarkılar, telif ihlaline girme riski taşıdığından burada yayınlamam mümkün olamadı. ama ben de lisanlarını aldığım 2 şarkı ile daha tatmin edici bir içerik hazırlamayı planladım..
şimdi size, çok terimlerle sizi yormadan mono’dan 8 boyuta uzanan yolda mini özetler sunacağım…
BAŞLIYORUZ
Sesi, müziği ilk kayıt etme ve çalma yaklaşık 150 yıllık bir süreç .
Gündelik hayatımızda bir sesi kaydetmenin ve kaydedilen sesin çalınmasının ilk adımları Thomas Edison’un icat ettiği Fonograf dediğimiz aygıtlara kadar gider. 1877 yılında icat edilen bu cihaz, kendisinden sonra çıkacak olan gramofonlarda oynatılan, günümüzün yassı plaklarından farklı olarak, bir balmumu silindir üzerine kayıt alınan ve tekrar oynatılan, o zamanların ilk müzik çalarlarıydı..…
Sonrasında ise, prensipte çalışma mekanizması fonograf ile çok benzerlik taşıyan, adına gramofon denen, dakikada 78 defa dönen taş plak dediğimiz materyallerin oynatıcıları çıktı. Dediğim gibi prensipte ikisi de aynıydı ama gramafonun patenti Emile Berliner’e fonografınki ise Thomas Edisona aitti. .
Halk arasında bir süre sonra popülerleşen bu ilk ses çalıcıları, belli aboneliklerle evlere gönderilen sesli kitap okumalarından, incil pasajlarına, Bağımsızlık Bildirgesi gibi belgelerden, Wlliam Shakespeare’in eserlerine kadar kullanımı git gide arttı. Ta ki yine teknoloji gelişip plağın sıklıkla kullanımı, müzik sektöründe bir devrim sayılan Sony’nin Walkman’i gibi bir müzik çalıcısına geçene kadar, dünya ses endüstrisinde kalıcı ve popüler yerini korumuş oldu. Plağın kullanımı, günümüzde nostaljik olduğu kadar, analog sesin de bir mihenk taşı olarak standardını koruyarak halen sürmekte.
Bu süreçte çeşitli müzik ve sinema sektöründe kullanılan teknolojiler gelişti ve, çeşitli adlar alarak, izleyiciyi, dinleyiciyi daha içine alan, amacı daha gerçekçi sesi verebilmek üzerine çalışmalar yapıldı, çeşitli sistemler kullanıldı.
Belki de bu videoyu ileride izlediğimizde, yeni bir gelişmiş teknolojiyle tanışmış olacağız ve duyduğumuz sesteki gerçekliği, bambaşka isimler almış olarak, çok başka hissederek dinleyeceğiz.
Ses sağdan geldi sola gitti, ortada durdu iki yana yayıldı. ya da etrafımızda tur attı. Bunların hepsi bir başka çalışmanın, başka bir mühendisliğin sonucu.
Aslında biliyorum ama ne olduğunu ifade ederken adını çıkartamadım, bu o muydu, şu duyduğumuz hangisiydi’’ dediğimiz ses tanımlamalarına kulak verelim şimdi de.
MONO
Tek bir kanaldan yapılan kayıt veya dinlemeyi ifade eden Monofonik sesten de aklınızda yer etmiş olabilir, Latince Monoaural (yani tek işitsel) sözcüğünün kısa ve yaygın kullanımıdır. Mono seste bir ya da birden fazla hoparlörden tamamen aynı ses gelir ve derinlik algısı sağlayan bir bilgi yoktur. Ses iki hoparlöre ya da kulaklığa aktarılsa bile sinyalin içeriği her zaman aynıdır.
Kulaklık kullanarak müzik dinlediğinizde ya da içinde ses olan bir video izlediğinizde tek bir tarafı çıkarsanız bile hiç bir fark duymayacaksınız. Sesin yönlenmesi ve derinlik algısı durumu monoda geçerli olmayacaktır.
örnek 1: Şu anda dinleyeceğiniz örnekteki kayıtta amaçlanan, Arının sesinin sol kanalda, ayak seslerinin sağ tarafta,motorun sağdan sola harektliliğini hissettirmek.. (duyum için yukarıdaki videoya göz atınız)
ama hissedemediniz..
şu anda bu örneği mono duyduğunuz için kulaklarınızı tek tek çıkarsanız bile böyle bir özelliği farkedemeyeceksiniz.
örnek 2: şimdi de bir gitar ve bir yaylı grubu üzerinden örneğimize bakalım
ilk örnekte stereo delay efekti verilerek kaydedilmiş bir gitar duyuyorsunuz. her iki kulağımıza birden farklı duyumlar ulaşıyor..
ikinci örnekte ise sağ ve sol olarak farklı duyulan bir yaylı grubunu dinliyorsunuz. (duyum için yukarıdaki videoya göz atınız)
eğer sağlık anlamında duyumla ilgili bir sıkıntı yaşamıyorsanız, hangi sesin hangi yönde olduğunu rahatlıkla seçebiliyorsunuz.
Burada küçük bir parantez açalım. Tek kulaktan gelince mono , iki kulaktan birden gelince stereo olmuyor muydu diyecek olabilirsiniz.
Buna şöyle bir açıklama getirelim. HAYIR.
Sesin kaç duyum cihazı üzerinden duyulduğu değil de sesteki kaydedilen kanal sayısının adlandırmada önem var.
Evinde stüdyosunda kayıt yapanlar için değinebilirim.
(‘aşağıdaki bilgiler ’ses kayıt teknolojisi teknik bilgisi içermektedir’’)
Bir kayıt yapacağımız zaman programda stereo bir kayıt projesi başlattığımızda ama mono bir cihazdan sinyal gönderdiğimizde (örneğin tek kapsüllü bir mikrofon, tek kablo ile sistemimize bağlanmış bir klavye) ses tek taraftan gelecektir. tam aksine mono bir kayıt projesine başladığımızda, klavye gibi stereo bir cihaz sinyalini iki kablo (yani sağ ve sol çıkış sinyali ile birlikte) gönderdiğimizde de enstrümanımızın tüm stereophonic özelliklerini kaybedip tek bir kanaldan çalışmamızı kaydetmiş olacağız ve tek ya da çift kulaklıkla veya hoparlörle sonucu dinlesek de ortada bir değişken olmayacaktır.
O yüzden kayıt için ses kartı kullananlar zaman zaman enstrümanlarını ya da mikrofonlarını girişlere taktıkları zaman tek taraftan sinyal duyduklarında bir şeylerin yanlış olduğunu düşünüyorlar. halbuki ki ses kartlarının ya da kullanıcı arayüzlerinin içindeki ayarlardan mono tuşunu aktif etmeleri iki taraftan da duyum için yeterli. böylece stereo sinyal beklentisi olan kayıt cihazımıza ve stereo sinyal çıkışı okuyan hoparlör ve kulaklığımıza gelen sinyalin mono olduğunu öğretmiş oluyoruz böylece…
Şu anda sesimi şimdiye kadarki videolarımda duyduğunuz gibi mono duyuyorsunuz. yani tek bir kanaldan kaydettiğim ses sinyalini iki kulaklığınıza birden gönderiyorum. Ancak şöyle bir şey olsaydı. Elimdeki gibi üzerinde stereo mikrofonu olan bir kaydedici ile sesimi dinlemiş olsaydınız, iki kanal kaydedilen bir seste yön ve derinlik algısını hissetmiş olacaktınız.
(duyum için yukarıdaki videoya göz atınız)
Dolayısıyla, duyduğumuz sesin iki kulaklıktan ya da hoparlörden gelmesi sesin stereo olduğunu göstermez. Bunun için başka kesinlikler gerekir.
STEREO
Stereo Olarak Bildiğimiz ses ise stereofonik olarak tanımlanır ve ses sinyallerini dinleyicinin kulaklarına taşımak için bir çok kanal kullanılır. Tipik olarak stereo iki kanal kullanır. ancak daha fazlası da kullanılabilir. En yaygın kullanımda bir kanal bir hoparlöre, diğer kanal başka hoparlöre taşınır. (görsel gelsin)
Buna örnek olarak bu görseli gözünüzün önüne getirebilirsiniz. iki ayrı kaynaktaki ses de farklı olabilir. O sebeple duyduklarımız sağ ve sol kulağımızda farklılık gösterir.
ÖZETLE…
kaydettiğimiz sinyal 2 ya da daha fazla kanaldan kaydedilmişse Stereo bir sestir ve iki ya da daha fazla hoparlörle dinlenmelidir.
tam aksine mono kayıtta ise 1 kanal ses vardır ve tek hoparlör kaydedilen sesi duymak için yeterlidir. ayrıntı için daha fazla hoparlöre ihtiyaç olmaz. çünkü sesin yönü ile ilgili bir veri almamız mümkün olmaz.
1881 yılına gittiğimizde burada Théâtrophone ile tanışıyoruz.
Mucit Clément Ader, 1881’de Paris Operasında izleyicilerin tiyatro ve opera gösterilerilerini telefon hattı üzerinden dinleyebilmelerini sağlayan, telefon tabanlı bir ses iletim sistemi kurmuştu ve buna Théâtrophone deniyordu. Ader stereofonik ses oluşturabilmek için, sahnenin önüne 80 telefon ahizesi yerleştirmişti. İlk çift kanallı ses sistemi olan bu düzenek, Paris Operası’ndan yaklaşık iki kilometre uzaklıktaki Paris Elektrik Fuarı’nda bulunan odalara bağlanan telefonlar vericilerinden oluşuyordu. Bu odalara gelen ziyaretçiler iki kulaklık yardımıyla Comédie-Fransö ve opera performanslarını dinleyebiliyorlardı. Bu ilk denemelerden sonra stereonun tam anlamıyla günlük hayatımıza girmesi 40'lı yılları bulacaktı.
O döneme dek tüm kayıtlar stereo denemelerinin dışında çoğunlukla mono olarak yapıldı.
Kasım 1940’da ise Walt Disney’in Fantasia filmi ile ilk ticari stereo çalışma sunulmuş oldu.
İlk Stereo müzik kayıdı ise 1954 yılında İngiliz prodüksiyon şirketi Decca Records tarafından, Şef Ernest Ansermet yönetimindeki Nikolai Rimsky-Korsakov’un 1868’de yazdığı Antar senfonisi için yapılacaktı. Eserin bestelenmesinden 86 yıl sonra..
Gelelim Binaural’a
Binaural kayıt Stereonun çok özel bir şekilde uygulanmasıdır. Sesi dinlerken, gerçekte hangi uzaklık ve açılardan kaynağı duyuyorsak onu kayıda yansıtabilme çabasının bir sonucudur. İnsanın duyumu binaural’dır.
yani temelde amacı, bir insanın etrafında olan biteni olabildiğince gerçekçi olarak dijital ortama yansıtmak, yani 3 boyutlu ses kaydı yapmak için üzerinde çalışılmış bir tekniktir.
Binaural ses kulaklarımızın mesafesinde aralıklı duran iki mikrofon ile kaydedilir. hatta insan kafası şeklinde üretilmiş mikrofonlarla gerçekçi bir duyum elde etmek amaçlanır. Gerçek hayatta nasıl duyuyorsak o şekilde.
Örneğin, Sennheiser’ın AMBEO modeli ile bu deneyimi şu şekilde duyuyoruz.
Sonuca baktığımızda, bu kaydı dinlemek için iyi bir kulaklık kullandığımızda kaydın yapıldığı alanın son derece gerçekçi bir algısını hissederiz. etrafımızdaki sesleri, müzik enstrümanlarını, konuşmaları koşuşturmaları tam da gerçek hayatta duyduğumuz gibi, yönlerini algılayarak duyarız. Binaural kayıtlarda hoparlörler kulaklıktan aldığımız gerçekliği bize tam vermese de yine de yön anlamında sesi doğru tayin etmemizi sağlar. .
Stereo mikrofonlar aralarında mesafe olan iki ayrı mikrofondan oluşsa da mikrofonların kendi içlerinde de başka minik mikrofonlar bulunabilir.
örneğin blue yeti pronun içindeki çeşitli yönlere bakan 3 kapsül olmasına rağmen alınan kayıt stereo olur ama binaural olmaz.
bunun için iki kulak mesafesinde bir çift mikrofon düzeni gerekir.
DOLBY ATMOS
Teknoloji sürekli gelişiyor.. Bir de en güncel olarak Dolby Atmos’a merhaba dedik.. 5.1 7.1 gibi Surround bir ses sistemine ilave olarak tavana da yerleştirilen hoparlörler ve bu yeni ses kodlamasının desteklediği cihazlarda önceden hissettiğimiz çevresel gerçekliğin bir adım ilerisine geçmiş oluyoruz. Apple Tv, Roku, Amazon Fire Tv, Netflix çoktan bu ses kodlamasına geçtiler bile.
şimdi tercihen kulaklıklarımızı takalım ve dolby atmos nasıl bir şeymiş görelim. (duyum için yukarıdaki videoya göz atınız)
8D MÜZİK
Şimdi gelelim en sıkıcı kısma..
videonun bu dakikasına kadar gelenler ya da ileri sarıp burayı bulanlar gerçek 8 boyutlu müzik tutkunları…
8 boyutlu müziğin nedirini, nasılını merakla bekleyenler için bir hezimet. çünkü 8 Boyutlu müzik yok. 7 de yok, 6 da yok, 5 de yok.
8 Boyutlu Müzik dedikleri şey;
stereo kavramı ile yeni tanışan, ya da dinlediği müziklerin şimdiye kadar stereo olduğunu bilemeyenlerin de büyük bir şaşkınlık ve heyecanla paylaştığı müziklerin üzerinde yapılan küçük oynamaların sonucu.
neden yalandan diyorum çünkü 8 boyutlu müzikler, 12 Boyutlu filmler, bunların hepsi bir endüstri kandırmacası.. sayı ne kadar artarsa dinleyicinin iştahı o denli kabarıyor ve satışlar, takipler, izlemeler de bir o kadar yükseliyor tabi.
yoksa kemanist çaldı 1 solist kafa sesine çıktı 2, gitarist ortaya çok güzel bir solo bıraktı 3 diye giden bir şey değil bu..
tıpkı lunapark ve avmlerde gördüğümüz önden sis geldi diye 10. boyut yandan su püskürdü diye 11. boyutun da bizi fevkalade kandırdığı gibi bir şey.
1900 lerin başından bu yana var olan bir şeyi yeni bir olaymış gibi gündeme getiren ve dolayısıyla bırakın bizim gibi ses kayıt teknolojilerine hakim kişileri, normal bir müzik dinleyicisine bile ayıp eden bir durum.
ses sağdan geldi sola gitti. üzerine ufak bir efekt verdik aman oldu sana 8D. olmadı tabi.
peki bu etki nasıl yapılıyor hemen bakalım isterseniz.
Şu anda sesimi duyabilen ve iki kulağında da sorun yaşamadan sesimi işitebilen izleyiciler için bazı tanımları açıklayıp sonra da duyuralım.
Bir videonun daha sonuna geldik. iyi müzik dinlemek hepimizi hakkı. dinlediğimiz müziğin kaydediliş biçiminin bile bizde yarattığı etkiyi görüyorsunuz değil mi?
imkanlarımız doğrultusunda iyi bir kulaklık ve hoparlör ile yıllarca dinlediğiniz şarkılar bile emin olun size bambaşka gelecektir.
siz de yorumlar bölümünde konuyla ilgili tecrübelerinizi bırakabilir, mono stereo binaural sesle ilgili fikirlerinizi söyleyebilirsiniz.. sesleri ayırt edebildiniz mi hangi ses sizi daha çok etkiledi anketi oylayabilirsiniz.
gelip geçerken de bu sayfaya uğradıysanız da gitmeden evvel abone olup bildirimleri açmayı unutmayın. bir sonraki videoda görüşmek üzere.
müziği keyif almak, hayatı daha iyi yaşamak için dinleyin. görüşmek üzere.